SİGORTA POLİÇELERİNDE DEPREM KLOZLARININ İNCELENMESİ
DEPREM KLOZUNUN İNCELENMESİ ve KARŞILAŞILAN PROBLEMLER
Bilindiği üzere sigorta sektöründe deprem riskine karşı teminat sağlarken genel şartlarda ve kullanılan klozlarda herhangi bir daraltma uygulanmamaktadır. Zorunlu koasürans ve muafiyet oranları belirlenerek sağlanan teminatlar deprem kuşağında yer alan ve yapı stoku oldukça eski olan ülkemiz için riskin kendisini oluşturmaktadır.
Teminat sağlanmadan önce yapılan GÖRSEL risk analizi sonucunda ise aslında güncel deprem yönetmeliklerini karşılamayan, mevcut durumda yapılacak deprem amaçlı inceleme sonucunda çökme riski taşıyan yapılarda yapının ayıbı / kusurunun üstlenilmesine yol açılmaktadır. Bu sebeple deprem teminatı sağlanırken öncelikli olarak yapının durumunun belirlenmesi önem arz etmektedir. Poliçeleşme aşamasında yapılamıyor ise yazılacak özel notlar ile hadise sonrasında tespiti mümkün olan yapı durumu için sektörün ivedi şekilde önlem alması mutlak gerekmektedir.
Yakın tarihte Elazığ Depreminde karşılaşılan en büyük problem yapı stokunun depreme elverişsiz olması durumu, gerçekleşen deprem sonucunda kentsel dönüşüm kapsamında ki yapıların dahi sigorta poliçelerinden finanse edilmesine yol açtı. Deprem sonucu tehlike riskine bağlı hiçbir fiziki hasarı olmayan yapıların Deprem Yönetmeliğine uygun olmamasını hasar olarak tanımladırlar. Çevre Şehircilik Bakanlığı yetkililerin yaptığı hasar tespitlerinde, yapının mevcut durumu, hasar boyutu, yapı yapım yılı, yapı yapım kriterleri gibi doğrudan deprem ile ilgili olmayan özelliklerinde değerlendirilmesi sonucunda; aslında doğrudan deprem etkisiyle “HAFİF HASARLI” sayılabilecek yapıların uygulama ve anlayış farkı sebebiyle “AĞIR HASARLI” olarak tanımlandığına tanık olduk.
Çevre Şehircilik Bakanlığı, Valilikler, Organize Sanayi Yetkilileri tarafından yapılan tespitlerde betonarme elemanda beton dayanımının ölçülmeden, donatılarda akma / çekme testlerinin yapılmadan, yönetmelik kriterlerine uygunluğunun dahi kontrolü yapılmadan gerçekleştirilen tespit çalışmaları sonucunda belirlenen “AĞIR HASAR” tanımı bilimsellikten uzaktır. Ancak bu kurum ve kuruluşların yapmış olduğu tespitler resmi belge niteliğinde olduğundan sigortalılar taleplerini bu tespitler üzerinden gerçekleştirilmektedir.
Bu durumda ortaya çıkan kavram karmaşasının temel sorun olduğunu kabul etmek gerekir. Sigorta hukuk ve tekniğindeki hasar tanımı ile diğer unsurların hasar tanımı karışıklığa yol açtı. Sigorta tekniğinde hasar; bir tehlike riskinin gerçekleşmesine bağlı fiziki ve ölçülebilen kayıptır. Hiçbir fiziki hasarı olmayan binaya Bakanlık sıfatıyla dâhil olup HASAR tanımı kullanılması çok ciddi bir hatadır. Bakanlığın kullandığı dil ve tanımlamaları gözden geçirmesi şarttır. Deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapı için kullanılacak tanım ayıplı ve kusurlu bina olmalıdır. Ayrıca bir binaya ait ayıp ve kusuru sadece yönetmelik ile tespit ediyor olmakta eksikliktir. Bir bilimsel yöntem kullanılmayacak ise bakanlık yetkililerinin bir deprem gerçekleşmesini beklemeden yönetmeliğe uygun olmayan tüm yapılara yazılı bildirimde bulunarak gereğini sağlamalarını talep etmesi şarttır. Bakanlık sıfatıyla bir otorite olarak hata yapıldığını diğer tarafların kabul etmeyeceği gerçeği domino etkisiyle sonraki süreçlere giren tüm tarafların da hata yapmasına yol açmaktadır. Çevre Şehircilik bakanlığı bir binaya ağır hasarlı diyor ise kesin öyledir diyebilen hukuk sistemi aldığı kararlar ile hatayı daha da büyüten taraftır.
Her şeyden önce; bu sorun bir sigorta sektörü sorunu değildir. Yapı stokları iyi değil ve yönetmeliğe uygun değil ise depremde mal ve can kaybı çok yüksek olacaktır. Sorun öncelikle can kaybıdır. Bu konuda bir bülten hazırlama amacı da tamamen bunun üzerine kuruludur. Mevcut koşullarda yönetmeliğe uygun olmayan binalar var ise ve sorun bunlarda ise depremi beklemeden gereğini sağlamak esastır. Bu tür bir gerekliliği sağlamadan sigorta sektörünün de bu durumdaki yapıları güvence altına alması hatanın devamıdır. Domino etkisiyle yapılan hataların soncunu ödenecek tazminatlar ile kapatmak sorunu çözmeyecektir. Farkındalık amacıyla hazırlanan bülten ile muhatap tarafların tamamında çözüm önerisi üretme ve sorunu üstlenme isteği yaratmayı önemsiyoruz.
RİSK ANALİZİ VE DEPREM HASARI TESPİT YÖNTEMLERİ
Sigorta sözleşmeleri gerçekleşen risklerin soncunda “Rizikodan 1 Gün Önceki Haline Getirme” temel prensibini esas alır. Gerçekleşen riziko sonucunda oluşan maliyetlerin giderimi esas olacak ise deprem rizikosuna bağlı hasarlar incelenirken;
- Taşıyıcı Sistem Elemanlarının Mevcut Durumunun Belirlenmesi;
Taşıyıcı sistem elemanlarından deprem yönetmeliğine uygun şekilde alınacak karot numuneleri ile beton dayanımlarının belirlenmeli, zayıf kesitlerde beton eleman pas payının sıyrılarak donatı (demir) aralıklarının, çaplarının belirlenmeli, beklenmeyen / öngörülmeyen deformasyonların varlığı durumunda ilgili kesitten donatı numunesi alınarak akma / çekme testleri yapılmalı
- Yapının Yapım Yılına Esas Deprem Yönetmeliği Kriterlerinin İncelenmesi;
Yapıya ilişkin yapı ruhsatı temin edilerek yapım yılına esas deprem yönetmeliği, yönetmelik kriterleri ve yapım esasları incelenmeli
- Gerçekleşen Riziko Sonucunda Yakın Lokasyonda Bulunan Diğer Yapıların İncelenmesi;
Hasar dağılımı ve hasar karakteristiğinin belirlenebilmesi amacıyla yapıya yakın bölgedeki diğer yapıların davranışsallığı incelenmeli
- Taşıyıcı Sistem Elemanlarında Var İse Yapılan Revizyonların İncelenmesi;
- Deprem Modellemesi, Analitik İnceleme ve Doğrudan Deprem Etkisiyle Oluşan Hasarların Belirlenmesi;
- Taşıyıcı sistem eleman özellikleri, yapı özellikleri, yapım yılı kriterleri dikkate alınarak sigortalı binada deprem modellemesi yapılarak mevcut yönetmeliklere göre uygunluğun tayin edilmesi
Yukarıda kısaca özetlenen tespit yöntemleri kullanılarak DOĞRUDAN deprem rizikosuna bağlı deformasyonların tespiti önem arz etmektedir. Yapısal kusurlar, değişen yönetmeliklere göre yapılmayan revizyonlar, yapım yılı yönetmeliklerine dahi uymayan yapılarda çok daha düşük şiddetli depremlerde dahi yoğun deformasyonlar oluşmakta.
Bunun yanı sıra bu tip yapılar için resmi kurumlar tarafından yapılan hasar tespit çalışmaları sonucunda yapılan “AĞIR HASAR” tanımı, tüm bu yapısal eksiklik ve kusurların sigorta poliçesi tarafından talep edilmesine yol açmaktadır.
Sözleşmeye taraf olanların asıl amacı hak edilen hasar veya zararın giderilmesi olmayabilir. Deprem olmasa dahi kendi sorumlulukları olan ayıp ve kusuru giderme işlemini üstlenmekten kaçınmaları adil ve doğru bir istek değildir.
Tüm bu hususlar göz önüne alındığında; yapı stokuna göre GİZLİ AYIP içeren yapı sayısının fazla olması, ülkemizin deprem kuşağında yer alması durumları göz önüne alındığında olası bir deprem hadisesinde oluşacak maliyetin, doğrudan deprem hadisesine bağlı maliyetlerle sınırlı tutulabilmesi için poliçelerde aşağıdaki gibi özel notların yer almasını mutlaka öneririz,
- Risk Analizi yalnızca kozmetik / görsel inceleme faaliyetlerini kapsamakta olup yapı tasarım kriterlerini, taşıyıcı sistem elemanlarının dayanım kriterlerini, yapının yönetmeliklere uygunluğunun kontrol ve kabulünü kapsamamaktadır. Bu gerekçeyle yapılacak talepler poliçe konusu olmayacaktır. Gerçekleşen risk analizi fiziki gözleme dayalı olup teknik içerik taşımaz.
- Deprem rizikosu sonucunda oluşan deformasyonlarda DOĞRUDAN RİZİKO SONUCU ortaya çıkan kayıplar teminat altına alınmış olup yapının yetersizliği, mevcut yönetmeliklere uygunsuzluğu gibi poliçeleşme aşamasında var olan kusurlar sebebiyle yapılan tazminat talepleri dikkate alınmayacaktır. Gerçekleşen risk sonucu ortaya çıkan fiziki somut hasarlar poliçeye konudur.
- Gerçekleşen riziko sonucunda oluşan hasar ve boyut miktarları görevlendirilecek eksper ve uzmanlar tarafından belirlenecek olup kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan değerlendirmeler teknik inceleme ve analiz içermedikçe değerlendirmeye alınmayacaktır.
Ayrıca sektörde uygulama birliği oluşması adına yukarıda paylaşılan özel notların DASK poliçelerinde de yer alması gerektiği görüşü taşıyoruz.
Ticari – Sivil rizikolar için ortak düzenlenecek deprem riski ve özel notları ile olası bir deprem anında hem doğru hasarın tespiti hem de sektörel birliktelik değer kazanacaktır.
SİGORTA SEKTÖRÜNÜN DEPREM RİSKİNE KARŞI ALMASI GEREKEN TEDBİRLER VE ÖNERİLERİMİZ
Ülkemizdeki yapı stok durumu, mevcut yönetmelikler ve deprem hadisesi sonrasında kurumların yapmış olduğu inceleme sonuçları dikkate alındığında; deprem riski ve gerçekleşmesi muhtemel risk sonucunda oluşan maliyetlerin çok yüksek olduğu, sigorta sektöründe DEPREM riskine karşı teminat sağlanırken yapı stokunun incelenmediği, afet yönetimine ilişkin planlamanın ve tedbirlerin alınmadığı görülmektedir.
KAYNAKLAR
- Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Web Sitesi
- AFAD, 2018. Türkiye Deprem Tehlike Haritası
- https://insapedia.com/tdy-2007-ile-tbdy-2018-arasindaki-farklar/
- https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-53790449
- İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi, Boğaziçi Üniversitesi KRDAE Deprem Müh. Ana Bilim Dalı
- Depremin Dış Merkez ve Magnitüdünün Belirlenmesi (ppt.)
- İşçi, C. , Deprem Nedir ve Nasıl Korunuruz? (2008) , Journal Of Yasar University 959 – 983
- 2007 ve 2016 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliklerinin Örneklerle Mukayesesi – G.Tunç, T.Tanfener
- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Yayınları, Eğitim Serisi No.34, “DEPREM” (2000), Eşref Atabey
- Türkiye’de Mevcut Yapı Stoğu ve Kentsel Dönüşüm (2012), SDU International Technologic Science Vol.4, No.2, Cenk ÖCAL, Hüseyin Hakan İNCE
- Yapı Stoku Envanter Çalışmalarının Önemi T.Baran, S. Kahraman, Ö.Özçelik, A.Saatçı, S.Mısır, S.C.Girgin
www.ekolekspertiz.com.tr